21 Aralık 2015 Pazartesi

Aylin Ay - Zor Aşk Kitap Yorumu

Kitap Adı: Zor AşkYazar Adı: Aylin Ay
Basım Yılı: 2015

Arka Kapak:
Evlat olmak, anne ve babanın yanlışlarının cezasını çekmek ve bu cezaların hükmüne boyun eğmek olmamalıydı. Neyin bedelini ödediğini bilmeden, karanlıklarda yaşamak zorunda bırakılmamalıydı hiç kimse.

Asya, babasının yanlışının cezasını ailesinden koparılıp, hiç tanımadığı bir adamla yaşamaya zorlanarak ödeyecekti. Sonradan bunun ceza mı ödül mü olduğunu da düşünmeden edemeyecekti. Boran'ın işi daha zordu. O, hem hayatına zorla dâhil edilen bu kıza alışmaya çalışacak hem de ona alışmaktan köşe bucak kaçacaktı. Üstelik yaşamaya çalıştığı karanlığın içinde neyin yalan neyin doğru olduğunu da bilmiyordu.

Onları zor bir aşk bekliyordu. Bu aşk, yalan hayatları doğruya, karanlığı aydınlığa çevirebilmeleri için bir çıkış sunacaktı onlara. Şimdi yapmaları gereken tek şey; o çıkışı kaçırmamaktı.





        Asya'nın babası büyük miktarda borç alıyor, oturdukları evi bu parayla alıyor ve kendisine bakkal dükkanı açıyor. İşler iyi gitmiyor ve borcunu ödeyemiyor. Ödeyemeyeceğini anlayınca da intihar ediyor ve arkasında kalanları hiç düşünmeden ölümün huzuruna bırakıyor kendini. Dolayısıyla bütün yük Asya ve annesine kalıyor.

        Hasan Gençoğlu -borç aldıkları kişi- kapılarına dayanıyor ve borcu ödeyin ya da evden çıkın diyor. Evden çıkmıyorlar, daha doğrusu çıkamıyorlar çünkü gidecek başka yerleri yok. Hasan bir anlaşma ile geliyor karşılarına. Asya Boran'ın, Hasan'ın oğlu, şirket işlerini yapacak, düşmanlarla yakınlaşacak, yanında yaşamaya başlayacak ve borç affedilecek.

        Kabul ediyorlar. Asya Boran'ın yanına yerleşiyor. Görevi Boran'ın düşmanlarından bilgi sızdırmak falan ama koskoca kitapta bu işi sadece 2 kere yapıyor.

        Boran çok sert, kimseye güvenmeyen, kızları görmeye bile katlanamayan biriyken bir anda yavşak bir erkeğe dönüşüyor. Meleğim nefesim hayatım sevdam diyen bir adam düşünün. Dengesizliğin beden bulmuş hali. Düşündükleri ve yaptıkları bambaşkaydı. Asya hemen affeden, her şeye razı, ufacık bir şeyde ağlayan saf, salak bir kız.

        Bir de işin içine Hasan'ın zorlamasıyla evlilik giriyor. Ya tamam iyi hoş da neden sürekli birbirlerine karıcım kocacım der ki bir çift? O lafları görmekten bıktım.

        Ayrıca sürekli emir verme durumu vardı. "Git uyu" "yemek ye" "yat" "kalk" "odana git" birine ne yapacağının söylenmesinden nefret ederim.

        Zaman kavramı yoktu daha yeni uyanıyorlar kahvaltı yapıyorlar bi bakıyorum akşam olmuş fark edilmiyordu Asya sürekli uyuyordu gün içinde. Kahvaltıda da hep menemen yiyorlar zaten.

        Boran'ın soyağacını anlayana kadar canım çıktı. Ay o Hasan ne mal adam ya.  Asya ve Boran arasındaki diyaloglar aşırı iticiydi. Kısa ve saçma muhabbetlerdi. Asya'nın gereksiz tripleri çoktu. Kız üniversite sınavına girecek ama toplasan 3-5 gün okula gitti. Sürekli evde menemen yaptı. Boran'ın bu ani değişikliği, bir anda aşk böceğine dönüşen halleri beni çok üzdü.

        Kitap fazlasıyla uzundu ama olaylar çok hızlıydı. Ne ara oldu bitti anlamadım. Daha Boran'la yeni tanışıyordu bir anda aşık oldu. Asya yeni okula gider gitmez ilk gün kendine çok yakın bir arkadaş grubu buldu ki bu im-kan-sız. Tutarsızlıklar çoktu. Kitap gereksiz yere uzatılmış. Tek beğendiğim yeri sonuydu. Gerçi orada da gerçekleşmesi imkansız olan saçmalıklar vardı da genel olarak beğendiğim bir son oldu. Ben bu kitabı hiç ama hiç sevmedim. Beklediğim gibi çıkmadı. Bu durum baya hayal kırıklığı yarattı bende. Sırf sonunun hatırına 2 puan veriyorum. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Resmen zaman kaybıydı. Bu kitabı gördüğünüz yerde koşarak uzaklaşın.

Puanım:



6 Aralık 2015 Pazar

2015 Yılı En İyi 5 Kitap

Herkese merhaba ^^ Bugün farklı bir yazıyla karşınızdayım. 2015 yılı bitmek üzere ve 12 aylık bir süre içinde ben 99 tane kitap okudum. Hedefim 80 kitaptı YGS hazırlığında olmama rağmen 19 kitap fazladan okumuşum ve Aralık ayının bitmesine 25 gün varken 2-3 kitap daha okurum galiba **

Gelelim bu senenin en iyilerine.

 Kendi aralarında sıralamaya gönlüm el vermedi. Hepsi birbirinden güzeldi.

          Karanlık Zihinler okuduğum en özgün distopyalardandı. Çoğu kişi beğenmese de ilk 100 sayfayı durgun bulsa da benim için heyecan ve aksiyonun eksik olmadığı bir kitaptı. Özellikle Psi çocuklar muhteşemdi.

          Eksik Parça zaten büyük merakla bekleniyordu ve çıktığı an herkes ortalıkta Noah diye dolanmaya başladı. Gerçi hala öyleler. Eksik Parça da bazılarının beklentisini karşılamadı ve hakkında kötü yorumlar duydum ama benim için yeri ayrıdır. Mara çok değişik bir karakterdi.


          Efsane 1 gecede bitirdiğim bir kitaptı. Daha ilk sayfadan gerçekleşen ölümler zaten sizi içine çekiyor. Bitmesin  günlerce okuyayım istediklerimdendi. Olmadı nasip değilmiş....


           Meleğin Düşüşü bence bu senenin en iyisiydi. Salak ve kararsız kız karakterlerden nefret ederim. Ve Penryn gibi bir karakteri  öpüp başıma koyasım geldi. Güçlü azimli kararlı... Daha ne olsun. O kadar mükemmel bir seriydi ki. Gerçi Dex'in elinde harcandığını düşünüyorum. İnsan bir reklam yapar. Daha bu seriyi bilmeyenler var. Raffe'den bahsetmezsem olmaz. Hem insanüstü hem ultra yakışıklı hem de mizahşör. Kitaplarda aşk üçgeni olmaması da benim için en önemli özellik. Aşk üçgeni okudukça kusasım geliyor.

          ''Kız kardeşimi bulmama yardım edersen kanatlarını geri alabilirsin. Senin için sakladım onları.''
Kanatları süzerek ''Aman ne güzel'' dedi kart bir sesle. ''Duvarıma asınca harika dururlar.''








          Ve gelelim Kurucunun Kızı'na.. Nasıl anlatsam bilmiyorum o kadar güzeldi ki. Şu an tıkandım ne yazsam bilmiyorum. Ivy gerçekten salaktı. Ama Bishop.... Yok böyle bir karakter daha. Raffe Liam Noah Day.. Hiçbiri Bishop etmez çok ciddiyim. Bir adet Bishop istiyorum başka hiçbir şey değil.







          İşte benim için bu senenin en iyileri bunlardı bazen dua ediyorum unutsam da hepsini tekrar büyük bir heyecanla okusam diye. Aslında daha çok var  5 tane seçmek acımasızlık gibi.

          Ayrıca eğer Kızıl Yükseliş'i okusaydım kesinlikle o da bu listede olurdu fazlasıyla eminim ama artık 2016'ya kaldı. Bakalım 2016 yılı bize hangi kitapları getirecek şimdiden heyecanlandım **

KABT #9 Elif Yılmaz - Romantik Savaş Kitap Yorumu

Kitap Adı: Romantik Savaş
Yazar : Elif Yılmaz
Seri Bilgisi : Romantik Oyun #2
Basım Yılı : 2015

Arka Kapak:
Birbirinden nefret eden iki insan aynı evde yaşayabilir mi? Liz Grayson'ın, ailesiyle İngiltere'ye taşınmayı reddedince, kendine yeni bir ev bulmaktan başka çaresi kalmamıştı. Buraya kadar her şey güzeldi. Esas felaket, bir gram bile sempati beslemeyi reddettiği Christopher Gonzalez'le aynı evi tutmaya karar verdiğinde başlamıştı. Onlar artık ev arkadaşıydı! Peki, Chris uslanmaz bir çapkınken, umutsuz bir romantik olan Liz ona katlanabilecek miydi? İşte bu konu, tartışmaya açıktı. Romantizm yeteneklerini gösterme sırası şimdi Liz'deydi. Savaş başlasın… Ateş! "Ben kaybedeceğimi bile bile cepheye yürüyordum. Silahlarım onunkiler kadar iyi değildi. Savaşa 1-0 yenik başlamış olmanın zayıflığı ve yorgunluğu içindeydim; ama bunların hiçbirini bilmiyordum. Keşke birileri beni uyarmış olsaydı."





           Romantik savaş bitti. Postiga yayınlarından okuduğum ilk kitaptı.

           Liz ve Chris ilk tanıştıkları andan itibaren aralarında soğuk bir savaş başlıyor. Birbirlerinden pek hoşlanmıyorlar. Chris Liz'e ufaklık diyor, Liz Chris'e gereksiz.. Sürekli bir atışma hali içindeler.

           Liz ailesi ile İngiltere'ye taşınmayı kabul etmiyor ve kendisine çok tatlı, hayallerini süsleyen bir ev buluyor fakat önünde bir engel var, Chris. O da aynı evi tutmak istiyor. Liz vazgeçmiyor, Chris vazgeçmiyor ve en sonunda ev arkadaşı oluyorlar. Birbirini görmeye bile dayanamayan iki insan aynı evde nasıl yaşayabilir?

           Üstüne bir de Chris'le Liz'in girdiği bir iddia ve ucundaki büyük ödül var. Savaş başladı, işler kızıştı. Hangi taraf yenilgiye uğrayacak dersiniz? Okuyup görün 😏


Kitap eh işteydi. Okurken Wattpad hikayesi tadını fazlasıyla aldım. Yine de kitap kendini okutturdu. Akıcıydı, yazarın dili fazlasıyla eğlenceliydi. Chris ve Liz arasındaki diyaloglar, atışmalar beni baya güldürdü. Chris çok tatlıydı ya 😻 Tamam öküz, kaba, bencil, çapkın falan ama yine de her şeyine katlanmaya razıyım 🙈 Liz fazlasıyla salak bir karakterdi. Bazı şeyleri çok abarttı. Gereksiz yere abarttı yani. Liz'i sevmedim.
       
           Girdikleri iddia da saçmaydı bence fakat gerekliydi de yoksa kitap hayatta devam etmezdi.

            Normalde Türk yazarların yabancı karakterler yaratmasını sevmiyorum yabancı karakter görür görmez kitabı bırakırım ama bu kitapta bana hiç garip gelmedi. Elif Yılmaz çok güzel bir iş çıkarmış. Kafa yormayan, eğlendiren, gülümseten, çerezlik bir kitap istiyorsanız bu kitap tam size göre 💕




''Sonuçta aşkta ve savaşta her şey mübahtı ve biz her ikisi için de mübah olan her şeyi yapacaktık.
Bizim savaşımız işte o gece başlamıştı.''






Puanım

26 Kasım 2015 Perşembe

Kitap Tanıtımı #2 Laurie Halse Anderson - Konuş Benimle


Eser Adı : KONUŞ BENİMLE 
Orijinal Adı : SPEAK
Yazar : LAURIE HALSE ANDERSON
Yayınevi : GO!
Etiket Fiyatı : 19.00 TL
Sayısı : 304
Baskı Tarihi : Kasım 2015

Arka Kapak:


Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o
kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle
konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim?

Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı
insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor.
Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi
unutamayacağını anlayana dek…




Konuş Benimle yurtdışında fazlasıyla beğenilen bir kitap ve bizde de GO Kitap tarafından çevrildi. Arka kapak yazısı bile heyecanlandırdı. Ben de aşırı merak ediyorum ve hayal kırıklığına uğratmayacağını tahmin ediyorum ^^ 

Kitap Tanıtımı #1 James Bowen - Bob'un Armağanı

   


Bob'un Armağanı


James Bowen


Bob ve James’in sıcak dostluğu, yeni bir Noel macerasıyla tekrar okurlarıyla buluşuyor.

James bulduğu yaralı kediyi sokaklardan kurtardığından beri hem ikisinin hem de Sokak Kedisi Bob ve Bob’un Dünyası kitaplarını okuyan milyonların hayatı değişmiş, James ve Bob eşsiz bir arkadaşlık kurmuşlardı.

Bob’un Armağanı’nda ise James, sokakta geçirdiği Noelleri ve Bob’un ona en zor zamanlarında nasıl yardım ettiğini hatırlarken aynı zamanda Noel’in gerçek anlamını da kavramaya başlıyor.

Veronica Rossi - Sonsuz Gökyüzünün Altında Kitap Yorumu

Kitap Adı: Sonsuz Gökyüzünün Altında
Yazar Adı: Veronica Rossi
Seri Bilgisi: Under The Never Sky #1
Orijinal Adı: Under The Never Sky
Basım Yılı: 2015



Arka Kapak:
Ölmenin milyonlarca, yaşamaninsa tek bir yolu var Tehlike dolu bir dünyada siradişi bir ittifak Dünyalarin ayirdiği ancak kaderin birleştirdiği bir aşk

Aria bütün yaşamını Hayal'in korunaklı kubbesi altında geçirmiştir. Genç kadının bütün dünyası bu izole şehrin duvarlarıyla sınırlıdır. Ona Dışarı'da soluduğu havanın bile ölümcül olduğu öğretildiğinden Hayal'in kapılarının ardında neler uzandığını tahmin dahi etmemiştir. Annesi kaybolunca onu bulmak için Dışarı'daki çorak araziye çıkmak zorunda kalır ancak hayatta kalmanın çok zor olacağının bilincindedir.

Dışarı'dayken Perry adında bir Yabancı'yla tanışır. Bu yabani adam da birini aramaktadır ve Aria'nın hayatta kalabilmek için tek şansıdır. İki genç, aradıkları sorulara cevap bulabilmek için birbirlerine umut ışığı olacak ve sıradışı birliktelikleri Sonsuz Gökyüzünün Altında yaşayan insanların kaderini belirleyecek bir bağa dönüşecektir…




Herkese merhaba 🙋 Sonsuz Gökyüzünün Altında bitti.

        Kısaca konusundan bahsedersek gökyüzü Eter adı verilen bir maddenin etkisi altında. Eter sürekli gökyüzünde dönüyor ve insanların yaşam alanlarını mahvediyor. Eter fırtınaları var her yere şimşek düşüp yakıp kavuruyor.

        İşte Hayal bütün bu Eter'den uzak, güvenilir, en iyi imkanlara sahip yaşam alanı. Burada Akıllıgöz'ü kullanarak sanal Diyar'lara yolculuk yapıp gerçekmiş gibi eğleniyorlar. Hastalıklar yok, bebekler en iyi gen kombinasyonlarına göre yaratılıyor. Buna Hayal'deki genetik mühendisleri karar veriyor. Gerçeklikten uzak ama gerçekten çok daha iyi bir hayat süren ufak bir topluluk yani. Dışarıda tehlikenin içinde yaşayan insanlara ise Vahşi'ler diyorlar.

        Bir gün Aria annesinden haber alamamaya başlıyor. Merak ediyor. Ve Hayal'in dışına çıkıyor. Yolda karşılaştığı bir Vahşi ile yola düşüyorlar. Ikisinin de istediği farklı aslında ama yolları aynı yere çıkıyor. Uzun bir yolculuk bizi bekliyor anlayacağınız.

        1 aydan sonra okuduğum ilk distopya olduğu için ben baya büyük beklentiyle başladım ve hakkında çok iyi yorumlar duymuştum.  Beğendim fakat çok iyiydi diyemem. Kurgusu, karakterleri, yazarın dili, çevirmenin dili güzeldi. 3. kişi ağzındandı ve 2 karakterin de bakış açısından anlatılıyordu. Bu da karakterlerle bütünleşmeyi biraz zorlaştırıyor. Ayrıca geçtiği Dünyayı kafamda tam canlandıramadım yazar o konular üstünde çok durmamış çok çabuk geçmiş. Nasıl bir yer, neler var anlatmamış. O yüzden ilk 100 sayfa kadar etrafı çözmekle meşguldüm.

        Kitap hakkında kötü düşünmeyin fazlasıyla güzeldi ama dediğim gibi çok şey beklemiştim belki ondan biraz hayal kırıklığına uğradım. Seriye tabi ki devam edicem çünkü devam kitapları elimde mevcut 🙊 Tavsiye ederim siz de okuyun ama elinizde daha iyileri varsa ( Karanlık Zihinler, Efsane, Meleğin Düşüşü, Bana Dokunma vs.) onlara öncelik verebilirsiniz.

Puanım: 

5 Kasım 2015 Perşembe

KABT #7 Patricia Scanlan - Seni Bana Getiren Mektup



Kitap Adı: SENİ BANA GETİREN MEKTUP
Yazar Adı: PATRICIA SCANLAN
Orijinal Adı: WITH ALL MY LOVE
Basım Yılı: 2015


Arka Kapak:
Bir mektup her şeyi değiştirir... Seni bana getirir...

Briony küçük kızıyla birlikte, İspanya'da yaşayan annesi Valerie'yi ziyarete gider. Masmavi Akdeniz sularına karşı oturmuş fotoğraf albümüne bakarken sayfaların arasında kendisine yazılmış bir mektup bulur. Mektup, Briony'nin kendisiyle görüşmek istemediğini düşündüğü büyükannesi Tessa'dandır.

Briony bu mektupla sadece büyükannesiyle ilgili gerçeği öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda annesi ve kaybettiği babasıyla ilgili sırları da gün yüzüne çıkarır. Briony, Valerie ve Tessa'nın hesaplaşmalarla, aşkla, pişmanlıkla, her şeyden önemlisi sevgiyle örülü hikâyesi hem duygulandırıyor hem de tatlı bir tebessüme dönüşüyor.


          Hepinize merhaba 🙋           Seni Bana Getiren Mektup tur kapsamında okuduğumuz bir kitaptı.

          Briony küçük kızı Katie ile İspanya'da yalnız başına yaşayan annesi Valerie'yi ziyarete gidiyor. Tatil yaparım kafa dinlerim diye düşünüyor. Bir gün fotoğraf albümünün içinden kendisine yazılmış bir mektup buluyor. Tabi hemen açıp okuyor ve hayatının şoku... Mektup yıllar yıllar önce yazılmış hem de Briony ile bir daha görüşmek istemediğini düşündüğü büyükannesi Tessa tarafından. Ne yapacağını bilemeyen Briony annesine durumu soruyor ve gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlıyor.
Valerie çok genç yaşta sevdiği adamı, Jeff'i kaybediyor. Briony ile bir başına kalıyor.

          Kitabımız Valerie ile Jeff'in tanışma hikayesini anlatıyor. Birlikte geçirdikleri günler, Valerie'nin evlilik öncesi hamile kalması, iki aile arasında yaşananlar, Tessa'nın Valerie'yi hiçbir zaman sevmemesi, Valerie'nin genç yaşında yaşadığı zorluklar, tek dostu olan Lizzie'nin Valerie için yaptığı fedakarlıklar, Jeff'in ölümü ve çok daha fazlası...

          Tabi Briony mektubu bulduğu zaman bunların hiçbirini bilmiyor ve Briony için sıra Valerie'nin hikayesini dinlemeye gelince Valerie'nin her zaman yanında olan dostu Lizzie de İspanya'ya geliyor. Briony'ye bütün hikayeyi baştan sona anlatıyorlar ki Briony seçimini yapabilsin. Ama bir hikaye her zaman çift taraflıdır değil mi? Kim bilir Tessa neler yaşadı da böyle bir insan oldu onu da Tessa kendi hikayesini anlatırken öğreniyoruz. İşte kitabımız böyle bir içeriğe sahip.

          Ben bu kitaba bayıldım. Sımsıcak bir hikayeydi. Bana yoğun duygular yaşattı. Bir insanın yaşadığı zorluklar karşısında duruşunu, bazen ne kadar bencil olabileceğini, karşı tarafın davranışlarının kendisini nasıl etkilediğini anlatan mükemmel bir kitaptı. Arada sırada fantastikler dünyasından uzaklaşıp böyle kitaplar okumak çok güzel oluyor. Gerçek hayatı konu alan kitaplardan en beğendiklerim arasında yerini aldı bile. Çok akıcıydı nasıl bittiğini anlayamadım. Yağmur sonrası, Mart menekşeleri gibi kitapları okumayı sevenlere tavsiyemdir. Yok ya ben fantastik okurum diyenler de mutlaka göz atsın bence seveceksiniz. 
Ayrıca Jeff gibi bir insan hepimize lazım bence 🙈

Puanım:

KABT #8 Phillip Margolin - Kanlı Hesaplaşma


Kitap Adı: Kanlı Hesaplaşma
Yazar Adı: Phillip Margolin
Orijinal Adı: Gone But Not Forgotten
Basım Yılı: 2015

Arka Kapak:
Portland karanlığa gömülmüştü. Zengin ve saygın adamların eşleri birer birer kayboluyordu. Bu kayıpları birbirine bağlayan yegâne işaretse tek bir siyah gülle, üzerinde Gitti Ama Unutulmadı yazan nottu. Bu durum geçmişte ülkenin bir diğer ucunda yaşanan dehşetin yeniden ortaya çıkması anlamına geliyordu. Tıpkı o zaman olduğu gibi korku dolu günler yaşanacak, peşi sıra ölümler olacaktı. Bir katilin gölgesi hayatını karartırken, savunma avukatı Betsy Tannenbaum bir kâbusun içinde kapana kısılmıştı. Çok yakında soğuk, güçlü ve hilekâr bir müvekkili savunmak için sahip olduğu her şeyi ve sevdiği herkesi tehlikeye atacaktı. Bu adam bir kurban da olabilirdi bir cani de.




       Herkese merhaba 🙋 Kitap Avcıları olarak okuduğumuz Kanlı Hesaplaşma bitti.

       Hunter's Point kasabasında kadınlar kayboluyor. Cesetleri bile bulunamıyor. Kaybolan kadınların evlerinde siyah bir gül ve bir not bulunuyor: Gitti Ama Unutulmadı. Katil o kadar başarılı ki arkasında hiçbir delil bırakmıyor. Olay yerinde boğuşma izi bile yok. Dedektifler, polisler peşine düşüyor. Daha sonra Peter Lake adındaki başarılı avukatın karısının ve kızının öldürülmesi ve olay yerinde gül ve notun yanında bulunan cesetler, işleri çıkmaza sokuyor. Kim bu katil? Nancy Gordon kendini bu işe adamış bir dedektif. Hunter's Point'teki olayın üstü örtülüyor katil bulundu deniliyor ve dava kapanıyor. Sizce olay yerinde hiçbir delil bırakmayan biri bu kadar kolay bulunabilir mi? 

       Yıllar sonra Gül katilinin Portland, Oregon'da tekrar ortaya çıkması kafalarda soru işareti bırakıyor. Nancy Gordon katilin peşinde ve bu sefer kim olduğunu biliyor.

       Betsy Tannenbaum adlı avukat bütün gayretiyle bu işe girişiyor. Müvekkilini korumak için neleri tehlikeye atacak? Daha doğrusu davası uğrunda her şeyi tehlikeye atmaya değecek mi? 

       Ben polisiye okumayı sevmem açıkcası hiç tarzım değil fakat gerçekten Kanlı Hesaplaşma fikrimi değiştirdi bundan sonra gelsin polisiyeler. Ya en başından katil belli tamam diyorum kafam rahat bir bakıyorum başka başka olaylar, kişiler. Hiçbir şey tahmin ettiğim gibi gitmiyor. Tamam kesin suçlu bu diyorum o kişinin olayla alakası bile olmuyor sınavda 1-2'ye doğru diyip cevabın yalnız 3 olması gibiydi. İlk 30 sayfa kitabın akışını anlayamadım. Kitapta çok fazla karakter var orası birazcık zorladı beni kimin kim olduğunu unuttum sürekli başa dönüp baktım.

       Kitap sayesinde ceza hukukuna merak saldım. O kadar akıcıydı ki tek solukta okunacak bir romandı. Kitabın hukuku bilen biri tarafından yazıldığı belli -yazar avukatmış- Yazarın dili çok güzeldi fakat iş yazarda bitmiyor çevirmenin de bir o kadar önemli olduğunu biliyoruz. Çevirmen çok güzel iş başarmış. Polisiye seven herkese gözüm kapalı öneririm, polisiye okumaya başlamak için de güzel bir seçim olur ama polisiye sevmiyorsanız pek tavsiyem değildir. 

Puanım :



23 Eylül 2015 Çarşamba

Kimberley Freeman - Kor Adası Kitap Yorumu

Kitap Adı: Kor AdasıYazar: Kimberley Freeman 
Sayfa Sayısı:480
Basım Yılı:2015

Arka Kapak:
Göz ardı ettiğiniz gerçekler er ya da geç çıkar karşınıza tamamlanmak için. Yüzleşin ki ruhunuz arınsın.

1891 yılının İngiltere'sinde Tilly Kirkland, rüya gibi bir evlilik yaptığını düşünürken kendini bir kâbusun tam ortasında bulur. Yaşadığı talihsizlikler onu Avustralya'ya, Kor Adası'nda bir malikâneye getirir. Burada bir yerel cezaevi müdürünün kızına mürebbiyelik yapacaktır. Aslında her günbatımında adeta bir kora dönüşen bu adaya hayatının cezasını çekmek için geldiğini anlayacaktır…

2012 yılında ünlü yazar Nina Jones, kafasını toparlamak ve yazmakta sıkıntı çektiği yeni hikâyesine odaklanmak için Avustralya'ya büyük büyükannesinden kalma malikâneye gelir. Ancak Starwater Malikânesi'nin duvarları, onun yıllardır sakladığı büyük sırrının kanıtlarıyla doludur. Keşfettiği her kanıt ise Nina'nın büyük bir gizemi çözmesini sağlayacaktır. 

Üçüncü kitabıyla hayranlarının kalbine bir kez daha kazınacak olan Kimberley Freeman'ın romanı Kor Adası, yarım kalan gerçeklerin sonsuza kadar saklı kalamayacağını ve ne olursa olsun kalbimizin sesine kulak vermemiz gerektiğini anlatıyor. 





         Sene 1891. Tilly Kirkland adında bir kadın. Terzi önünde tesadüfen karşılaştığı bir adama aşık oluyor. Jasper'a. Tilly zaten büyükbabasıyla yaşıyor ailesi yok. Büyükbabası da evlenmesini istediği için Jasper'la evleniyor. Tilly, Jasper'ı fazlasıyla seviyor. Jasper da Tilly'yi...
Derken hiçbir şeyin beklediği gibi olmadığını fark ediyor. Rüya gibi bir hayat beklerken kabusla karşılaşıyor. Jasper'ın beklediği gibi olmadığını fark ediyor. Binbir zorluk yaşıyor. Kocasının yaptıklarına göz yumuyor. Fedakarlıklar yapıyor. Hepsi bir hiç uğruna... Acılar üst üste geliyor. Öğrendiği gerçekler tokat gibi çarpıyor. Üstüne bir de yaşadığı talihsiz kaza var. Ve Tilly yaşadığı yeri tamamen terk ederek Kor Adası'na gidiyor. Eleanor Holt'un mürebbiyesi olarak yepyeni bir hayata başlıyor, Kor Adası'nın içindeki ateşi söndürmesini acısını hafifletmesini umarak. 

         Sene 2012. Ünlü bir yazar Nina Jones büyük büyükannesi Eleanor Holt'tan kalan Starwater malikanesine kafa dinlemeye gidiyor. Evin tadilata ihtiyacı var ve ev yenilenirken Nina da adada biraz kalmayı planlıyor. Yazması gereken yeni bir kitap, atlatması gereken bir ayrılık acısı, üstelik bir de evin duvarları arasında bulduğu günlük sayfaları var. Bu sayfaların sahibi ise Eleanor Holt. Ayrıca Joe var. Evin ufak tefek işlerini yapan, tamir eden sevilesi bir adam. 

         Eleanor ve Tilly'nin arkadaşlığına, sırlarına, mutluluklarına, hüzünlerine şahit oluyoruz. Aynı zamanda Nina'nın hayatının zorluklarını okuyoruz.

         Fakat hikayenin ana karakteri Tilly'ydi. Kadın olmak her zaman zor fakat Tilly o dönemlerde sığınağı, desteği olan büyükbabasını kaybedip tek başına ayakta kalmaya çalışan bir kadın. Mürebbiye olarak hayatına devam etmeye çalışıyor. Bir yandan da içindeki pişmanlık onu tüketiyor. Tilly'nin hikayesi bambaşkaydı. Uğradığını ihanetler, yaşadığı kalp kırıklıkları, geride bıraktıkları...

         Okurken o kadar değişik hisler içindeydim ki. Ah Jasper meğer tam bir pislikmişsin. 

         Kitap çok güzeldi zaten ben bu tarz okumaya bayılıyorum. Sarah Jio severlerin Kimberley Freeman'ı büyük keyifle okuyacağından eminim. Çevirisi çok güzeldi. 400 küsür sayfalık kitap fakat su gibi akıp gidiyor. Geçmişle günümüzü birbirine bağlayan bu roman bence okunmalı.  Bir süre yaşadığım boşluk hissinden kurtulamayacağım sanırım. 
Puanım :

22 Eylül 2015 Salı

Paula Weston - Sis Kitap Yorumu

Kitap Adı: SisYazar: Paula Weston 
 Orijinal Adı: Haze

 Seri Bilgisi: The Rephaim #2

 Sayfa Sayısı:376
 Basım Yılı:2015

Arka Kapak:
"Ama ya Jude'u bulamazsak?"

Sıcak nefesi tenime değiyordu. "Eğer hayattaysa, bulacağız." "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Ona inanmayı feci halde istiyordum ama Rafa'ydı bu. Varı yoğu aksiyon olup hiç planı olmayan adam.

Gülümsemesi yorgundu, imalı. Hatırlamadığım ortak geçmişimizin bir yansıması. "Çünkü ben vazgeçecek kadar zeki değilim, sen de nasıl vazgeçilir bilmiyorsun."

Gaby Winters'ın kâbusları artık sona ermişti. Ancak hâlâ bilmediği ve inanamadığı çok şey vardı. Eski hayatının büyük bir kısmını hâlâ hatırlayamıyordu. Bir zamanlar Refaimler'in, yani saniyeler içinde ülke değiştirebilen kanatsız yarı-meleklerin en iyi dövüşçülerinden biri olduğuna hâlâ inanmıyordu. Ve iblislerin var olduğuna... Ve Rafa'nın yanında kaldığına... Ama en önemlisi, ikiz kardeşi Jude'un hâlâ hayatta olduğuna bir türlü inanamıyordu.

Gaby'nin öğrenmesi gereken çok şey, yenmesi gereken daha çok düşman vardı. En önemlisi ise, tüm korkularına rağmen erkek kardeşini bulmalıydı. Macera daha yeni başlıyor, tehlikeli karanlık giderek yaklaşıyor...





          Yılın 80. kitabı olan Sis bitti. Tükendim resmen tükendim.           Gölgelerden hatırlarsınız geçmişinden ufak hatıralar dışında kim olduğunu bile bilmeyen Gaby, öldüğünü düşündüğü ikiz kardeşi Jude, Gaby'yi yazdığı hikayeden yola çıkarak bulan Rafa, Refaimler ve çok daha fazlası. İlk kitabın sonlarına doğru Rafa Jude'un yaşadığına dair düşüncelerinden bahsediyordu. İkinci kitabımızda da Jude'u arama çalışmalarına tam gaz devam ediyorlar. Rafa ile Gaby'nin arasındaki ilişki ise iyice karmaşık bir hal alıyor.          Ayrıca bir sürü yeni karakter ile tanışıyoruz. Mya da bunlardan biri. Kendisini hiç ama hiç sevmediğimi belirteyim -_- 


          Kitabın can alıcı noktası Refaimleri bile kaçamayacakları bir duruma sokan bir şeyin iblislerin eline geçmesiyle başlıyor. Refaim dünyası karışıyor. Güçler birleşiyor. Düşmanlar birlik oluyor.          Her şeyi anlarım ama o nasıl sondu?

          İlk kitaptan farklı olarak dili geçmiş zamanla yazılmış bu sayede kitaba adapte olmak kolaylaşmış. Daha bir güzeldi. 
          İlk kitaptaki heyecanın 3 kat fazlasını düşünün. İşte bu kitap öyleydi. Her sayfa bir aksiyon, bir koşturmaca, bir savaş... Zaten olayları çözmeye çalışmaktan beynim yandı o kadar karışık ki.
Çoğu melek kitabı arasından kolayca sıyrılıp dikkat çekecek bir kitap. Yine de sanki bir şeyler eksikti. Tatmin olamadım. Bağlanamadım yani. Niye böyle oldu anlamadım. Çok beğendim ama nasıl desem... Öyle işte. Yine de alın okuyun çünkü harikaydı. 3. kitap için sabırsızlıkla bekliyorum. Sonu iğrençti.
Sevgili yazarlar böyle sonlar yazıp da okuyucuları mağdur etmeyin. Biten her kitabın ardından yenisi gelene kadar yas tutmaktan bıktım. Size tavsiyem 3. çıkmadan okumayın.

''Aramızın karmaşık olduğunu biliyorum ama seni öylece bırakıp gidebileceğime inanıyor musun gerçekten?''
Bu kez bakışlarını kaçırmadı. ''Sen gerçekten gitmene izin vereceğime inanıyor musun?''

''Kız gibi çığlık atıyorsun.'' Rafa yatakta yanımda oturuyordu.
''Kızım ben.''
Çıplak bacaklarıma baktı. ''Fark ettim.''

Puanım : 

16 Eylül 2015 Çarşamba

Paula Weston - Gölgeler Kitap Yorumu


Kitap Adı: GölgelerYazar: Paula Weston 
 Orijinal Adı: Shadows

 Seri Bilgisi: The Rephaim #1

 Sayfa Sayısı:336
 Basım Yılı:2015


Arka Kapak:
Gaby Winters yaklaşık bir yıl önce ikiz kardeşi Jude'u bir trafik kazasında kaybetmişti. Kazadan sonra bedeni iyileşmişti ama acısı hâlâ ilk günkü gibi tazeydi ve kâbusları bitmiyordu: Her gece kâbuslarında iblislerle ve cehennemin diğer yaratıklarıyla savaşıyordu.

Ve sonra karşısına Rafa çıktı. Rafa, sadece kâbuslarında sık sık gördüğü çocuk değildi, aynı zamanda ikiz kardeşi Jude'la da bir geçmişleri olduğunu iddia ediyordu. Gaby, hayatı ve kendi hakkında bildiğini düşündüğü gerçeklerin sadece birer yalan olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştı ve bulması gereken gerçekler kâbuslarındaki gölgelerde gizliydiler. Rafa kimdi? Refaimler kimlerdi? Ve en önemlisi Gaby kime güvenebilirdi?



          Herkese merhabaa.Gölgeler bitti.          Gaby ikiz kardeşi Jude'u trafik kazasında kaybetmiş ve bu acıyı hala ilk günkü tazeliğiyle yaşıyor. Ayrıca her gece gördüğü kabuslar var, tanımadığı bir çocukla birlikte iblislerle savaştığı kanın ve vahşetin olduğu kabuslar. Rüyalarındaki çocuğa Matt adını vermiş. Gaby bu kabusları paylaşma isteğiyle hikaye olarak bir bloga yüklüyor.




          Gaby kazadan sonraki hayatındaki tek arkadaşı olan Maggie ile birlikte barda otururken kabuslarındaki çocuğu karşısında buluyor, Rafa'yı. Daha da ilginç olanı çocuk Gaby'yi tanıdığını ve Jude'un en yakın arkadaşı olduğunu söylüyor. 
Gaby'yi internete yüklediği hikaye sayesinde bulduğunu, ölmüş olması gerektiğini ve daha fazla kişinin Gaby'nin peşine düşeceğini söylüyor. 
Fakat Gaby Rafa'yı hatırlamadığını söylüyor. 
Rafa'nın yaşadığı yıkım... Tam en yakın arkadaşımın öldü sanılan ikizini buldum, ona neler olduğunu çözebilirim derken bir bakıyor Gaby bırakın olayları, Rafa'yı, kendisinin kim oldugunu bile bilmiyor.  
Bu işte bir terslik olduğunu fark ediyorlar. Gaby aslında hatırladığı kişi değil. Hafızasıyla oynanmış, hatıraları çalınmış. Bildiği hayatının yalan olduğunu anlıyor. Normal bir insan olmadığını öğreniyor.

          Ayrıca öldüğü sanılan Gaby'nin Refaim'ler dünyasında yarattığı şoku düşünün. Peki Refaim'ler kim mi? Düşmüş meleklerin soyundan gelen Nefilim'ler kendilerine Refaim diyorlar,  liderleri olan Düşmüş Melek Nathaniel ile birlikte Tapınak adı verilen bir yerde yaşıyorlar. Refaimler ile Nefilimlerin farkını da kitapta öğreniyorsunuz zaten.

          Gaby öğrendiği bu gerçeklerle nasıl başa çıkacak? Hafızasını nasıl geri kazanacak? Rafa güvenilir mi? Daha da önemlisi kim neden Gaby'nin hafızasını sildi? 

          Melek temalı kitaplar benim için her zaman çok özeldir. Hush Hush okuduğumdan beri -ki 5-6 yıl oldu- en sevdiğim konudur ve her yazar bu konuyu güzel işleyemez. Hayal kırıklığına uğrarım diye korktum açıkcası. Meleğin Düşüşü'nü de okuduktan sonra üstüne daha iyisi gelemez dedim orda da Raffe hayatimın aşkıydı *-*. Fakat türü bakımından en iyisi olmasa da Gölgeler de beklentimi baya karşıladı. Çok sürükleyiciydi tek oturuşta bitecek kitaplardandı. Karakter bakımından, olay örgüsü yönünden zengindi. Rafa'yı çok sevdim. Beğenmeseydim bile sırf Rafa için okurdum seriyi. Gaby de çok tatlıydı. Güçlü ve sağlam bir karakterdi. Yalnız şimdiki zamanla yazıldığı için kitaba alışmak biraz zaman alıyor. Alıştıktan sonra da kopamıyorsunuz.
 Hiç ara vermeden 2. kitabı okumaya gidiyorum bekle beni Rafa ^^

''Neden bana Matt adını verdin?'' diye soruyor.
''O zaman iyi bir fikir gibi gelmişti. Şimdi seni tanıyınca o karaktere Pislik desem daha uygun olurmuş.''
Kahkaha atıyor kanepe sarsılıyor. ''Cidden, Gabe, bu kadar eğlenceli biri olabildiğini unutmuştum.''


Puanım:

15 Eylül 2015 Salı

Wendy Higgins - Tatlı Şeytan Kitap Yorumu



Kitap Adı: Tatlı Şeytan Yazar: Wendy Higgins
Orijinal Adı: Sweet Evil
Seri Bilgisi: The Sweet Trilogy #1
Sayfa Sayısı:536
Basım Yılı:2014


Arka Kapak:
ZEVK, GÜNAHIN TUZAĞIDIR…


On altı yaşındaki, lise öğrencisi Anna Whitt yaşıtlarından biraz farklı bir genç kızdır. Anna, renkler vasıtasıyla insanların duygularını görür, hatta isterse hisseder. Kilometrelerce ötedeki sesleri duyar, kokuları alır. Anna, farklı olduğunu bilir ama "ne" olduğuna dair en ufak bir fikri yoktur. Ta ki gizemli yakışıklı Kaidan Rowe ile tanışana dek. Kaidan, onun da kendisi gibi, iblis soyundan gelen bir Nefil olduğunu açıklayınca Anna'nın önünde karanlık bir dünyanın kapıları aralanır. Kaidan’ın büyüsüne kapılıp bu dünyaya adımını attığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hayatı boyunca "iyi bir kız" olan Anna, ya diğer Nefiller gibi iblislere boyun eğip kötülüğe hizmet edecek ya da kaderini baştan yazacaktır…


              Tatlı şeytan yorumumu sonunda girebildim.

              Anna 16 yaşında, masum saf kızlardan. Liseye gidiyor ve hiç öpüşmemiş falan filan. Anna'nın bir farklılığı var. Etrafındaki insanların duygularını auralarındaki renklerinden anlayabiliyor. Çok uzaktaki sesleri duyup kokuları alabiliyor. Uzaktaki ufak şeyleri bile görebiliyor. Duyuları çok kuvvetli. Bunun sebebi de yarı melek yarı iblis olması. Fakat Anna bundan habersiz.



              En yakın arkadaşı Jay, Kaidan'ın grubunun çok büyük hayranı ve grup seslendirsin diye şarkı bile yazmış. İşte bir gün grubun konseri oluyor ve Anna ile Jay birlikte gidiyorlar. Eğleniyorlar, şarkılara eşlik ediyorlar. Derken grubun davulcusu Kaidan kafasını çeviriyor ve Anna ile göz göze geliyorlar. Kızımız çok etkileniyor. Jay'le birlikte kulise geçtiklerinde ise Kaidan'la ufak bir sohbet geçiyor aralarında. 


              Bundan sonra Anna'nın hayatı tamamıyla değişecektir. Nefiller, iblisler, Dükler, fısıldayan ruhlar hayatının bir parçası olacaktır.
              Nefiller, Düklerin çocukları ve her Dük'ün farklı bir özelliği var. Şehvet Dükü, Öfke Dükü vb. Ve nefiller de babalarının özelliklerini miras almışlar. Kendilerine verilen görevleri yerine getirmek yani çalışmak zorundalar. İnsanları kötülüğe yöneltmeleri gerekiyor.
              Ben kitabı tamamıyla vakit kaybı olarak gördüm. Okumasam da olurmuş. Hatta keşke okumasaydım. Bir kere konusunu hiç beğenmedim. Tamam çok akıcıydı nasıl bittiğini fark etmedim ama hiç tat alamadım kitaptan. 
Kitabın yazılış amacını anlamadım zaten. Hani bir kitapta giriş gelişme sonuç olur ya ilk kitabın tamamı giriş kısmıydı. Karakterlerle tanışma, özelliklerini keşfetme gibisinden. Bir kere Anna kadar salak, saf, gerizekalı kız görmedim. Yazar masum kız yaratayım derken rezalet bir şey çıkarmış ortaya. Kaidan kötü çocuk olsun istenmiş dengesiz, değişik bir şey olmuş. Karakterlere ısınamadım. Kitaba ısınamadım. Beğeneni fazla olan bir seri gerçi ben buna anlam veremedim fakat benim için hayal kırıklığı oldu. 2. kitabı elimde olmasa kesinlikle devam etmezdim. Asla ve asla tavsiye etmiyorum.


Puanım:

9 Eylül 2015 Çarşamba

Natasha Boyd - Aşka Var Mısın? - Sonsuza Kadar Kitap Yorumu

Kitap Adı: Aşka Var Mısın?Yazar: Natasha Boyd
Orijinal Adı: Eversea
Seri Bilgisi: Eversea#1
Sayfa Sayısı:368
Basım Yılı:2014



Arka Kapak:


"Eğer geleceğimde olacağını bilseydim, tamamen farklı bir yaşam seçerdim." ?

...kokusunu derin derin içime çektim. Sonra ağzımı kulağına yaklaştırdım. "Eğer farklı bir yaşam seçseydin, beni hiçbir zaman bulamazdın."

Sorumlulukları ve kendine olan güvensizliğiyle boğuşan, güneyli bir genç kız... ?Her şeyini kaybedebileceği son skandalından kaçan, Hollywood'un en gözde megastarı...?Onları sonsuza dek değiştirecek, tesadüfi bir karşılaşma, imkânsız bir birliktelik ve masalsı bir aşk hikâyesi...



Kitap Adı: Sonsuza Kadar

Yazar: Natasha Boyd
Orijinal Adı: Forever Jack
Seri Bilgisi: Eversea #2
Sayfa Sayısı:384
Basım Yılı:2015















            İki kitaplık seriyi tek tek değil de birlikte yorumlamak istedim.


            Aşka Var Mısın? ve Sonsuza Kadar çok tatlı bir aşkın hikayesi. Keri Ann Butler, Butler Cove kasabasında yaşayan, ailesini bir kazada kaybetmiş, garsonluk yapan kendi halinde, hayatındaki hedefleri bir kenara koymuş ve  önceliği ağabeyinin isteklerine vermiş bir kız.

Jack Eversea ise yakışıklılığı ve rol aldığı filmler ile kendinden bolca söz ettiren dünyaca ünlü bir aktör.

            Bir gün Keri Ann'in çalıştığı restauranta kapüşonlu, gizemli bir adam gelir ve verdiği siparişi almadan kalkar. Keri Ann dışarıdaki masaları düzeltirken gizemli beyi görür ve korkar. Tam o sırada adam şapkasını çıkartır ve bilin bakalım kimmiş? Tabi ki Jack Eversea. Bu arada Keri Ann'in en yakın arkadaşı olan Jazz, Jack Eversea'nın çok büyük hayranı.


            Peki Jack'in ufacık bir sahil kasabasında ne işi var? Yaşadığı sıkıntıları bir süreliğine askıya alıp kafa dinlemek istemiş. Jack kendini Keri Ann'e ifşa ettikten sonra da ondan ufak bir iyilik istiyor. Market alışverişlerini yapmasını. Kendisinin dışarı adım atıp tanınmaması mümkün değil. Güney Carolina'lı Keri Ann ve meşhur Jack Eversea'nin masalsı hikayesi bu şekilde başlıyor. Keri Ann'in Jack'in cazibesine kapılmaması mümkün değil. Fakat Jack'in geride bıraktığı hayatı ve sözleşmeli bir sevgilisi var ve her ne kadar Keri Ann ile birlikte güzel vakit geçirse de geri dönmek zorunda.


            İlk kitabı Haziran'da okumuştum ve abartmıyorum 20 gün falan süründü elimde. Aslında çok akıcı ve güzeldi ama denize girip güneşlenmek daha çekici gelmişti. Kitabı okuma sürem uzun olduğu için pek tat alamamıştım. Kitap kim vurduya gitti yani. Fakat ikinci kitabı 1 günde bitirdim ve beğendim.

            Jack Eversea herkesin sahip olmak isteyeceği bir erkek. Keri Ann güçlü ve kararlı bir karakter. Kendi kararlarına öncelik vermesi ve yakışıklı erkeğin büyüsüne kapılıp her şeyi boşveren tiplerden olmaması en sevdiğim özelliklerindendi.

  
            Kitaplar çok akıcı, kapakları ve ayraçları zaten ayrı bir güzel. Mutlaka alın diyemem ama ucuza bulursanız alın. Elinizde varsa da okuyun. Jack ve Keri Ann'in hikayesini sanki ben yaşamışım gibi hissettim. Kitaplarda aşkı hissediyorsunuz fakat öyle insanı kusturan cinsten değildi. Hoştu. İyi hissettirdi.


''O kadar uzun süre sessiz kaldı ki bir an cevap vermeyeceğini sandım. Gözlerini gözlerime dikti. 'Gerçek şu... Haklısın. Senden istediğim şey adil değil. Ben seni istiyorum.' ''



''Elini elimin üzerinden çekip benim kalbime bastırdı. 'Eğer geleceğimde olacağını bilseydim tamamen farklı bir yaşam seçerdim.' ''




Aşka Var Mısın? Puanım:


Sonsuza Kadar Puanım:



Kass Morgan - The 100 Kitap Yorumu

Kitap Adı: The 100Yazar: Kass Morgan
Orijinal Adı: The 100
Seri Bilgisi: The 100 #1
Sayfa Sayısı:300
Basım Yılı:2014


Arka Kapak:
Onlar Yalancı, Onlar Hırsız, Onlar Asi, Onlar Kahraman Onlar İnsanlığın Kaderini Belirleyecek 100 Genç...

Yaşanan nükleer felaket dünyanın sonunu getirmiş, bu büyük felaketten sağ kurtulan insanlar 300 yıl boyunca Dünya'nın yörüngesindeki bir uzay gemisinde varlıklarını sürdürmüştür. Tükenmeye yüz tutan kaynaklarla koloniyi ayakta tutmaya çalışan yöneticiler, nüfusu kontrol altında tutmak için en sert tedbirleri almakta, hafif suçlar için bile idam cezası uygulanmaktadır. Öyle ki çocuk suçlular on sekiz yaşına geldiklerinde idam edilmektedir. Ama ölümlerini bekleyen bu gençlerin artık çok önemli bir görevi vardır. Gözden çıkarılmış genç suçlulardan oluşan 100 kişilik bir ekip, geçen zaman içinde yerleşime hazır hale gelip gelmediğini test etmek için Dünya'ya gönderilecektir. Koloninin geleceği, onların elindedir. 

100 ekibi farklılıklarını, geçmiş hesaplaşmalarını bir kenara bırakıp birleşmeli ve bilinmezlerle dolu Dünya'da hayatta kalmaya çalışmalıdır. Ama ihanetler, sırlar, henüz bitmemiş ve yeni başlayan aşklar gün yüzüne çıktıkça bir arada kalmaları gittikçe zorlaşacaktır.




            The 100 hakkında duyduğum olumsuz yorumlarla birazcık ön yargı oluşturmuştu bende. 3. kitap da çıkmadan okuyayım demiştim. İyi ki öyle yapmışım. BA-YIL-DIM.             Konusuna gelirsek Dünya'da yaşanan savaşta nükleer bombalardan sonra her yer radyasyondan mahvolmuş. Kaçabilen insanlar da 300 yıldır Dünya'nın yörüngesindeki  Phoenix, Arkadya ve Walden adı verilen gemilerden oluşan büyük bir gemide yaşıyorlar ve bu gemiler birbirlerine gökköprüsü ile bağlı. Geminin de bir kapasitesi var tabi ve oksijenleri kısıtlı. Buna çözüm olarak da suç işleyenleri, 18 yaşından büyükse idam ediyorlar, küçükse de 18 yaşına gelene kadar hapiste tutup 18'inde son kez duruşmaya çıkarıyorlar tabi affedilen olmuyor sonuçta gemide insan nufüsü zaten fazla. Nefes alsan bile suç sayılıyor tamam abarttım ama mesela kardeş yasak. Her aile tek çocuk sahibi olabiliyor. Hamile kalan kadınları da öldürüyorlar. Gemide yaşanan teknik sorunlar falan filan insanlarda Dünya'ya geri dönme isteği uyandırıyor fakat üzerinde yaşamak güvenli mi, radyasyon seviyesi zararsız mı diye merak ediyorlar ve buna da bir çözüm buluyorlar. Hapisteki 18 yaşından küçük 100 mahkumu denek olarak Dünya'ya göndermek.


            Gemide yaşam oldukça zor. Arkadya, Walden ve Phoenix arasında sınıf farkı var.  
Kitabımız 4 karakterin bakış açısından 3. tekil şahıs olarak anlatılıyor. İlk başlarda biraz zorlandım. Clarke ve Glass kız olanlar, Bellamy ve Wells erkek olanlar -olur da karıştırırsanız diye belirteyim-. 

            Ben en çok Glass ve Luke bölümlerini beğendim. Favori çiftim oldular. Çok tatlılardı ya. Çocuklar Dünya'ya indikten sonra aralarında yaşanan gerginlikler oldu sonuçta hepsi suçlu kişiler ve hangisine güvenebilirsin ki? 
            Kitabı çok fazla sevdim. Dizisini izlememiştim spoi yerim diye ama 3. kitabı da okuduktan sonra diziye başlamayı düşünüyorum. Sayfa kalitesi, kapağı falan çok güzeldi fakat yayınevinin ilk kitabı olduğundan dolayı sanırım mıknatısı iyi yapıştıramamışlar çıktı yani -_- Kitabı şiddetle öneriyorum normalde böyle uzayda yaşayan insanımsı kitapları sevmem fakat The 100 kendini sevdirdi.


''Burada senin o güzel sırtını iltihaplı çıbanlarla doldurabilecek zehirli bitkiler var.''
Bellamy omuz silkti. ''Kim bilir,  belki de hoşuna gider,  doktor kız. Şansımı deneyeceğim.''

''Hadi, '' dedi Glass,  ''gerçekten,  burada olmamalısın.''
Luke durdu ve onu kendine doğru çekti. ''Sen neredeysen ben de orada olmalıyım.''
Glass,  nazikçe ''Bu çok riskli, '' dedi yüzünü Luke'unkine yaklaştırarak.
Luke sırıttı. ''O zaman bu zahmete değdiğinden emin olmalıyız.''




Puanım: