28 Mayıs 2015 Perşembe

KABT #2 Alexandra Bracken - Karanlık Zihinler Kitap Yorumu



Kitap Adı:Karanlık Zihinler
Yazar: Alexandra Bracken 
Orjinal Adı: The Darkest Minds 
Seri Bilgisi: The Darkest Minds #1 
Sayfa Sayısı: 576 
Basım Yılı: 2014 
Yayınevi: Parodi Yayınları

Arka Kapak:
Adım Ruby.
Hepinizden farklıyım.
Aklınızın derinliklerinde gezinebilir, 
anılarınızı hiç yaşamamışsınız gibi silebilirim.
Henüz on yaşındayken Thurmond'daki bu rehabilitasyon kampına gönderildim. Hem de kendi ailem tarafından...
Burada her adımımız izleniyor, nefes alış verişlerimiz bile.
Yalnız değilim.
Maviler... Yeşiller... Turuncular...
Sarılar ve Kırmızılar...
Karanlık Zihinler...
Ve yaşamak için saklanmak zorunda kalanlar
Ve kaçanlar...

      Yeni bir dünya düşünün. IAAN yani İdiyografik Adolesan Akut Nörodejenerasyon adlı bir hastalık var, genelde çocuklarda 10 yaşından itibaren ortaya çıkıyor ve ölümcül. IAAN hastalığı, sağ kalan çocuklarda bir takım güçler meydana getiriyor.       Ruby çevresindeki arkadaşlarının teker teker öldüğünü görüyor. Ama o kurtulanlardan biri. Kurtulanların şanslı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu güçlere sahip çocukların aileleri ne yapacaklarını bilemiyorlar. Çocuklarını ihbar ediyorlar ve çocuklar hükümet tarafından toplanıp düzeltilmek için kamplara gönderiliyor. Kamp dediysem de öyle yüzme saati, serbest vakit, aktiviteler olan kamplardan değil. Çok tehlikeli, çocukların her anının kameralarla izlendiği kamplardan. Bir nevi nazi toplama kampı gibi düşünün.       Thurmond da bu kamplardan biri. Kamplarda çocuklar sahip oldukları güçlere göre renklere ayrılıyorlar. Sarı, Mavi, Yeşil, Kırmızı ve Turuncu... Sarılar elektriği kontrol ediyor, Maviler cisimleri hareket ettirebiliyor, Yeşiller süper zekaya sahip, kırmızılar ateşi kontrol edebiliyor ve turuncular zihin gücüne sahip. Bu çocuklara Psi çocuklar deniyor. Ruby Thurmond'a ilk geldiğinde 10 yaşında ama küçük olmasına rağmen kendi gücünün farkında. Bu yüzden kampa geldiğinde Yeşilmiş gibi davranıyor.       Bir de kampta sorun çıkaran cocukları durdurmak için kullanılan bir cihaz var, olay yatıştırma mekanizması -Beyaz Gürültü- olarak adlandırılıyor. Bu cihaz belirli bir seviyede frekans yayıyor ve bunu sadece Psi cocuklar duyabiliyor ve aşırı derecede iğrenç bir ses. Bir ara Kırmızı Turuncu ve Sarı cocuklar çok tehlikeli olduğu için toplatılıyorlar kamplardan. Bir gün Beyaz Gürültü'nün frekansı Kırmızı, Turuncu ve Sarı çocukların duyabileceği şekilde ayarlanıyor gözden kaçmış olanları bulabilmek için ve Ruby bu sesin şiddetinden dolayı bayılıyor. Revirde uyandığında gelen bir doktor (doktordu galiba) adı Cate, Ruby'ye frekanstan etkilendiğini fark ettiklerini artık saklanamayacağını, öldürüleceğini ve onu kurtarmak istediğini söylüyor. Ruby de kabul ediyor ve kaçış başlıyor.       Bir de Liam, Chubs ve Zu var Kaçak Çocuk'u bulma umuduyla kendi kamplarından kaçıp yollara düşmüş bir grup. Kaçak Çocuk'u kitabın ilerleyen bölümlerinde öğreneceksiniz zaten. Ruby'nin de onlara katılmasıyla olayların akışı değişiyor.       Kitabın ilk 100 sayfası giriş kısmıydı pek aksiyon yoktu daha çok Ruby'nin çocukluğu ve kampta geçirdiği zamanlar anlatılıyordu. Daha sonra o kadar heyecanlı bir kitaba dönüşüyor ki tek solukta okunuyor. Yalnız kitabın sonu var ya beni paramparça etti. Tahmin etmiştim ama bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Neyse ki Never Fade yakında çıkıyor çok beklemek zorunda kalmayacağız. Kitap o kadar akıcıydı ki. Şu sıralar çok fazla distopik kitap var ama Karanlık Zihinler bambaşka bir boyuttaydı. Yazar mükemmel bir dünya yaratmış. Karakterler o kadar harikaydı ki kötü karakteri bile sevdirdi yani. Tamam çok beğendim ama giriş kısmı biraz sıkıcıydı ve çok anlaşılır değildi. Hani süper güçlerin ne olduğunu, hangi rengin hangi güç olduğunu baya ilerledikten sonra açıklıyor. Bu arada eğer kitabı biraz okuyup sıkıcı bulduğunuz için yarım bıraktıysanız devam edin. Çünkü asıl macera 100'den sonra başlıyor. Ayrıca ne ön yargıyla başlayın ne de çok büyük beklentiyle.
     
  Puanım: 

KABT #1 J.A. Redmerski - Hiçliğin Kıyısında Kitap Yorumu

Kitap Adı: Hiçliğin Kıyısında
Yazar: J. A. Redmerski
Orjinal Adı: The Edge of Never
Seri Bilgisi: The Edge of Never #1
Sayfa Sayısı: 472
Basım Yılı: 2014
Yayınevi: Ephesus Yayınları


Arka Kapak:
Yirmi yaşındaki 
Camryn, alışılmışın dışında bir yaşam tarzı düşlemektedir. Fakat başına gelen trajediler bu yaşamı kendisinden zorla çekip alınca, ilk bulduğu otobüse atlayarak varış noktasını bilmediği bir yolculuğa çıkar. Çıktığı bu kendini yeniden keşfetme yolculuğunda, kendisi gibi nereye gideceğini bilmeyen, Andrew Parrish adında biriyle tanışır. Fakat Andrewun da bazı karanlık sırları vardır… Andrew yolculukları esnasında Camryne kimseye bağlı kalmadan, içinden geldiği gibi yaşama, en derin ve kuytu arzularına teslim olma sanatını öğretir. Ancak Andrew'un ondan gizlediği sır yolun sonunda kendisini beklemektedir. Bu sır ikiliyi bir araya getirebilecek midir, yoksa onları sonsuza dek birbirlerinden ayrılmaya mı mahkûm edecektir?


            Hiçliğin Kıyısında, tur kapsamında okuduğumuz ilk roman.

      Camryn 20 yaşında, sarışın, mavi gözlü, girdiği ortamda beğenilen ilgileri üzerine toplayan biri. Hayatın monotonluğundan sıkılmış bir kız. Alışılmışın dışında bir hayat istiyor ki aslında böyle bir hayat istemekte çok haklı. Ayrıca hayatını sorgulayıp her şeyi olduğu gibi kabul etmiyor. İlk aşkı olan Ian'ı trafik kazasında kaybediyor, abisi sarhoşken birine çarpıp öldürüyor ve hapiste yatıyor, yani aile denen bir şey kalmamış ortada. Acı çekmiş, ağır yükler taşımış. Derken bir gün yakın arkadaşı Damon'ın davranışı son noktayı koyuyor. Cam bu olayı en yakın arkadaşı olan Natalie'ye anlattığında, Natalie inanmıyor. Camryn de yeter artık diyerek yanına aldığı eşyalarıyla gördüğü patatesten dolayı aklına gelen ilk yer olan patatesiyle meşhur Idaho'ya doğru yola çıkıyor.

      Andrew 25 yaşında, kahverengi saçlı, yeşil gözlü, dövmeli, gamzeli çok yakışıklı ama kesinlikle tipinden dolayı kibirli değil. Ayrıca sürekli mutlu olmaya çalışan biri. Ve karşısındaki insanın da mutlu olmasını istiyor. Belki o da çektiği acıları bu şekilde gizlemeyi tercih ediyordur. Ölüm döşeğindeki babasını ziyarete gitmek ve kafasını toparlamak için uzun bir yolculuk istiyor. 

      Andrew ve Camryn tesadüfen aynı otobüste birlikte yolculuk yapıyorlar. Aslında "Tesadüf, yazgıya verilen hayali bir isimden ibaret "değil midir? Kendilerince yaşadıkları problemler onları bir araya getiren en önemli unsur.

      Aslında hepimiz böyle bir şeyi istemez miyiz? Çoğumuzun hayalidir her gün yaşadığı sıkıcı hayattan kurtulup çantaya eşyaları doldurup upuzun bir yola çıkmak. Tabi biz böyle bir yola çıksak bize Andrew gibi biri denk gelir mi? Orası belli, hayır. Gerçi böyle bir yola çıkamayız bile ama neyse.

      Andrew korumacı, şakacı, müzik zevki harika ve tam bir adam gibi adam olanlardan. Anlayışlı olmak konusunda master yapmış. Sadece dış görünüşü değil, düşünceleri de güzel olan biri. Ne istediğini bilen ve doğal kızlardan hoşlanıyor. Camryn dediğim dedik, eğlenceli ama kesinlikle aptal bir sarışın değil. İlk başlarda konusu basit gibi gelse de iyi ki okumuşum dediklerimden biri oldu bu kitap. Hani sanki yanında çok rahat hissettiğim ve en çok sevdiğim kişiyle birlikte seyahate çıkmış gibiydim. 2 karakterin ağzından anlatılması "Neden böyle bir şey yaptı ki?" diye düşünüp kendimi yiyip bitirmemi engelledi. Yalnız son bölümlerde "Nasıl olur? Oha be" tepkilerim eksik olmadı. Hiç beklemiyordum. Andrew ve Camryn, birbirlerini tamamlayan iki insan. Çok doğallar. Aralarında geçen diyaloglar çok eğlenceli. Favori çiftim olmaya adaylar.

 Puanım: