17 Haziran 2015 Çarşamba

Gayle Forman - Sadece Bir Gün Kitap Yorumu


Kitap Adı: Sadece Bir Gün
Yazar: Gayle Forman
Orijinal Adı: Just One Day
Seri Bilgisi: Just One Day #1
Sayfa Sayısı:416
Basım Yılı:2014
Yayınevi: Pegasus Yayınları

Arka Kapak:
Bazen bulunmak için kaybolmak gerekir
Allyson Healey'nin hayatı da tıpkı bavulu gibidir; hazır, planlı, düzenli. Lise mezuniyetinden sonra çıktığı üç haftalık Avrupa turunun son gününde Willem'le tanışır. Özgür ruhlu, gezgin bir aktör olan Willem, Allyson'dan çok farklı bir hayat sürmektedir ve ondan planlarını iptal edip kendisiyle birlikte Paris'e gelmesini teklif ettiğinde Allyson bu teklife karşı koyamaz. Böylece tehlike, romantizm ve özgürlükle geçecek bir gün başlar: Allyson'ın hayatını tamamen değiştirecek yirmi dört saat.

Aşk, kalp kırıklıkları, yolculuk, kendini bulma ve hayatın karşımıza çıkardığı tesadüfler üzerine kurulu Sadece Bir Gün, bazen hiç beklenmedik anda açılan bir kapının hayatımızı değiştirdiğini ve aradığımız kişilerin aslında çok yakınımızda olduğunu gösteriyor...


          Eğer yaşarsam ve sen gittiğinde kitapları sayesinde tanıdığım yazarın yeni bir kitabı olduğunu görmüştüm ve kapağı inanılmaz derecede hoşuma gitmişti dedim ki bu kitap benim olmalı ve hemen doğum günümde aldırdım :D İyi ki de öyle yapmışım.
          Allyson liseden yeni mezun olmuş, ailesini hayal kırıklığına uğratmamaya çalışan, düzenli, planlı bir kız. Ailesi tarafından en yakın arkadaşıyla Avrupa turuna gönderiliyor. Ama aslında bu geziye hiç hevesli değil. Benim de hayalim böyle bir tura çıkıp her yeri gezmek, değişik tatları denemek. Neyse bir gün grupcak gece tiyatro izlemeye niyetlenirlerken Allyson ve en yakın arkadaşı Melanie gezgin bir tiyatro ekibiyle karşılaşıyorlar ve onların tiyatrosunu izlemeye karar veriyorlar.

          Willem işte o sırada karşımıza çıkıyor. kendisi bir aktör. Uzun boylu, sarışın, koyu renk gözlü ve Hollandalı. 

           Gösterdi bittiğinde herkes dağılıyor ve ertesi gün Allyson ve Melanie eve dönüş için trene biniyorlar. Ama tesadüf ya Willem de aynı trene biniyor. 

          Allyson kahvaltı yaparken Willem de yanına oturuyor ve kahvaltı yapıyorlar.

"... Ben genelde sadece samimi olduğum insanlarla kahvaltı yaparım." -Willem

          Willem Allyson'ı Louise Brooksa benzettiği için ona Lulu adını takıyor. Derken laf lafı açıyor ve Allyson tur kapsamında olan ama iptal edildiği için Paris'i göremediğini ve üzüldüğünü falan anlatıyor. Willem de diyor ki ''Neden bugün Paris'e gitmiyoruz?'' Bir bakmış ki Willem'la birlikte Paris'te. Çılgınca bir gün geçirirler gezerler, yemek yerler, eğlenirler. Tabi bu sırada Willem en az 3 kızla birlikte takılır. Bunlardan biri de Celine adında eskiden aşık olduğu kızdır. Muhteşem bir gece geçirdikten sonra sabah Willem aniden kaybolur. Allyson yaşadığı panikle eve döner ve üniversiteye başlar. Notları iğrençtir, kendini dışarıdan soyutlamıştır, kalbi kırıktır. Shakespeare sınıfında tanıştığı arkadaşı Dee'nin de desteğiyle Willemi aramaya karar verir. Ama soyadını bile bilmediğin birini nasıl bulabilirsin ki? Para biriktirip Paris'e gitmek için işe girer. En sonunda Paris'tedir. Tabi ki ilk gittiği yer Celine'in çalıştığı bardır. Willem hakkında ipuçları toplar. Birlikte gezdikleri yerleri tekrar gezer. Tanıştığı bir grup insan da Allyson'a yardım eder. Wren adındaki kızın yardımları çok büyüktür. 

          Hakkında çok çok az şey bilse de Allyson Willem'i bulmakta kararlıdır ve onu bu kararından hiçbir şey döndüremez. 

          Allyson'ın planlı yaşamı, Willem'in olayları akışına bırakışı. Birbirini hiç tanımayan ve birbirine bu kadar zıt iki insanın aniden çıktığı bu masalsı yolculuk sizi de peşinde sürüklüyor. 

          Gerçek hayatta olabilecek olayları işleyen romanlar beni her zaman etkilemiştir. Aynısı 'Sadece Bir Gün' için de geçerli. O kadar sıcak ve samimi bir kitaptı ki. Elimden bırakamadım. Allyson'la birlikte Paris'i gezdim, Willem'le birlikte tiyatro oyunculuğu yaptım resmen kitabın bir parçası gibi hissetmeye başladım. Yalnız arada baya uzun bir bölüm olan Allyson'ın üniversite hayatı anlatılırken sıkıldığımı hissettim gereksiz yere uzatılmıştı bence bu yüzden 1 puan kırsam çok acımasız olmam sanırım. Siz de distopyaların, fantastik kitapların yorucu dünyasından sıkılıp rahatlamaya ihtiyaç duyuyorsanız mutlaka okuyun. Kitabı okurken içim kıpır kıpırdı.
          Yaşadığınız günleri düşünün ve sizin için önemsiz, birbirinin aynı gibi olan sadece bir günün hayatınızı bambaşka bir yöne sürüklediğini, kendinizin hiç bilmediğiniz taraflarını keşfettiğinizi düşünün. Çünkü kitapta bunları yaşıyorsunuz.
          Kitabın sonu o kadar güzel bitti ki elimin altında ikinci kitap olduğuna şükrettim. Tesadüflerin hayatımıza nasıl yön verebileceğinin, bir gün içinde nelerin değişebileceğinin farkında bile değiliz ve bu kitap bize bunları gösteriyor. 

"Bir gün içinde doğardık. Bir gün içinde ölürdük. Bir gün içinde değişebilirdik. Ve bir gün içinde aşık olabilirdik. Bir gün içinde her şey olabilirdi." 
''Kıyafetlerim ve seyahat sırasında aldığım bütün hediyeler o bavuldaydı. Ama bu umrumda bile değildi. Ben Paris'te çok daha değerli bir şeyi yitirmiştim.''

  Puanım:

0 yorum:

Yorum Gönder