2 Eylül 2015 Çarşamba

Fatma Erdek - Gece İle Şafak Kitap Yorumu



Kitap Adı: Gece İle Şafak
Yazar: Fatma Erdek
Sayfa Sayısı:523
Basım Yılı:2015


Arka Kapak:Karanlıkta bile gören gözdü yürek. Bir kez bağlandığında, iz sürüyordu. Onlar sevgiyi de, acıyı da birlikte yaşamışlardı. Büyüklerin dünyasında kötülüğün kurbanı olmuş, kaderin savurduğu farklı yönlerde kaybolmuşlardı.

Yıllar geçmiş, yaşamlar değişmiş, dile getirilemeyen acılar karanlıklarda hapsolmuştu. Ancak bir gerçek vardı ki; aynı ateşte yanan yürekler, biraz örselenmiş, biraz olgunlaşmış olsa da, birbirini tanıyordu.

Fakat hayat bu kez onlara farklı roller çizmişti. Gece, intikam ateşiyle yanan bir kadın… Şafak, sevdiği kadını korumak için kendinden vazgeçmeye hazır bir erkek… Gerçeği ararken, aşkın ve tutkunun esiri olan iki yürek…


Bir yanda dar, çıkmaz sokaklar, birbirine yaslanmış



 

gecekondular, benzer yazgılar, yüzler, insanlar… 

Diğer yanda karanlığa sahte ışıklar yakan sazlı sözlü mekânlar, suçlar, suçlular, hem sefil, hem de göz alıcı hayatlar…

Tehlikenin koynunda, sırlarla çevrili derin bir AŞK hikâyesi okumaya hazır mısınız?



             Gece ile Şafak. Alana kadar akla karayı seçtim. Her girdiğim kitapçıda kitaba sarılıp okşadım arkadaşlarım bakıyordu bu kız deli mi diye ama ne yapayım ismi bile al beni diye bağıran bir kitap üstelik de ciltli. 1 gecede bitirdiğim kitaplar arasına girdi.

             Gece, kulüplerde assolistlik yapan güzeller güzeli bir kız. Etrafındakiler ona hayran. Bakan dönüp bir daha bakıyor. Güzelliğiyle herkesi büyülüyor. Ayhan Çakır'la yaptığı iş görüşmesi üzerine Çakır'ın en gözde kulübü ÇakırKeyif'te şarkı söylemeye başlıyor.  Şafak ise Gece'nin çalıştığı kulüpte Çakır'ın en güvendiği insanlardan, Gece'nin de güvenliği için korumalığını yapıyor. Her an yan yanalar yani. Ayrıca evleri de aynı apartmanda. Bu da kaçınılmaz bir yakınlaşmayı beraberinde getiriyor.






             Gece, intikam hırsıyla kavrulmuş, yıllarca içinde taşıdığı yara hala taze. Sırf bu uğurda kendi benliğini bir kenara koyup bambaşka biri olmuş. Aklında tek bir isim var. Tuncay Demirhanlı. Peşine düştüğü kişiyi bulmaya, kendi yarasını kanatmaya, sırları açığa çıkarmakta kararlı. Şafak zaten kapalı kutu.

             Kitapta bir günümüz bir geçmiş yıllar anlatılıyor. Geçmişte yaşayan mutlu bir aile. Leyla, Hikmet, Ceylan, Reyyan, Karaca. Her zorluğa göğüs germişler yine de bozulmamış mutlulukları. Ta ki o acı olaya kadar. Mahur ve oğlu Toprak ise yan komşuları. Mahur'un kocasını kaybetmesiyle hayatları ters yüz olan bir aile. Durumlarına ne kadar üzüldüğümü de anlatamam. Mahur'un çektiğini kimse çekmemiştir.

             Toprak ve Karaca ise o umutsuz günler arasında birbirine sıkıca sarılmış destek olmuş ufacık bedenlerine rağmen kocaman yüreğe sahip iki çocuk.

             İki olayın bağlantısı kitabın sonunda açığa kavuşuyor. Zaten ortalara doğru geldiğinizde durumu kavramış oluyorsunuz. Kitap felaket akıcıydı. Sanki 30 sayfa okumuşum gibi gelirken bitiverdi. Çok sevdim çok. Fatma Erdek'in okuduğum ilk romanıydı ve son olmayacak. Yalnız beni rahatsız eden bir konu vardı. Gece'yi gören bütün erkeklerin dibi düşüyordu, geneli de ona aşık oluyordu. Çok fazla mükemmel bir karakter olmuş tipi, fiziği, sesi, zekası... Ayrıca özgüveni de çok fazlaydı. Bu kadar kusursuz olmasaydı çok daha güzel olurdu bence.

             Son cümleden kaynaklı yüzümde oluşan gülümseme eşliğinde kapattım kitabı.



''Aklını kaçırıyordu Şafak. Bir çeşit esaretti bu. Fakat ne kelepçe vardı bileklerinde ne de etraflarını çevreleyen kilitli dört duvar. Yalnızca o meneviş gözler...''

''Hangi dünyada olursa olsun, emirler insanın elini, kolunu, dilini ve gözünü bağlıyordu. Çoğu zaman da vicdanının önüne bir duvar örüyordu. Ancak sadece kalbine hükmedemiyordu insan. Hiçbir emir, aşka engel olamıyordu.''


Puanım:

0 yorum:

Yorum Gönder