30 Ağustos 2015 Pazar

KABT #6 Aimee Agresti - İlluminate Bana Ruhunu Ver Kitap Yorumu



Kitap Adı: Illuminate Bana Ruhunu VerYazar: Aimee Agresti
Orijinal Adı: Illuminate
Seri Bilgisi: Gilded Wings #1
Sayfa Sayısı:534
Basım Yılı:2015


Arka Kapak:
Onlara inanmak istemiyordum. İnanmak istediğim Lucian'ın benden hoşlandığı ve bunun bir oyun olmadığıydı.
Durdu ve bakışlarını bana doğru çevirdi. Çok önemli bir şey söyleyecek gibi doğruldu.
"Dün gece konuştuklarımızı düşündün mü?" 
"Fotoğraflar üzerinde çalışıyordum. Sonra da uyuyakalmışım. Çok yorulmuşum."
"Düşün Haven! Yapabileceğin çok fazla şey var."
"Tam olarak ne istediğinden emin değilim."
Eğildi ve kulağıma fısıldadı. Nefesi tüylerimi diken diken ederken yaralarım acıyor, batmaya başlıyordu. 
'Ruhun…" dedi. "Bana ruhunu ver lütfen.'




          Herkese merhaba ^^ Bu seferki kitabımız yenilerden değil fakat çoğu kişi tarafından bilinmeyen bir kitap. 


          İlluminate, 16 yaşındaki lise öğrencisi Haven Terra'nın ve arkadaşları Dante ve Lance'in birlikte Lexington Oteli'nde staja çağrılmalarıyla başlıyor fakat otelin kötü bir ünü var. Aurelia bu otelin sahibi. İlk başta Haven ve arkadaşları otele hayran kalıyorlar büyük heveslerle kendilerine verilen görevleri yerine getiriyorlar. Dante mutfakta aşçı olarak çalışmaya başlıyor çok güzel yemekler yapıyor, Haven oteldeki insanların fotoğraflarını çekip sergi için hazırlıyor, Lance kütüphanede kitap düzenliyor falan filan. Fakat daha sonra otelde bir şeyler döndüğünü anlıyorlar. Ekip üyelerindeki -otelde çalışan bir grup insan- garipliği fark ediyorlar. Aslında hiçbir şey görüldüğü gibi değil ve etraflarında olanları anlamaya başladıkça bu işin içinden nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlar.


          Lance kütüphanede üzerinde Haven'ın adı yazan günlük tarzı bir şey buluyor ve bunu Haven'a veriyor. Tabi Haven'ın bunun ne işe yaradığını ve kim tarafından verildiğini de bulması gerekiyor. Arada kaldığı aşk üçgeni de cabası. Bir de Lucian var. O da Aurelia'nın yakışıklı sağ kolu. Karanlık ve çekici. 


           Lucian'ı sevdim kararlı bir yapısı var. Özgüveni tam. Yaptığı fedakarlıklar da beni baya etkiledi. Dante zaten en sevdiğim karakter oldu komik ve samimi fakat bir ara yaptığı salaklık çok saçmaydı. Lance çekingen, sessiz fakat çok güçlü bir karakterdi. Haven da bir o kadar zeki ve güçlüydü ama hani okuduğunuz kitapta karakterin yerine geçip olayları siz yaşarsınız ya işte ben Haven'la bir türlü bütünleşemedim. Aurelia ise rezil bir şırfıntıydı. Gece Evi serisindeki Neferet'e çok benzettim kendisini. Gözünü güç sahibi olma hırsı bürümüştü. 






          Kitap baya akıcıydı farkında olmadan sayfalar geçip gidiyordu aynı zamanda konusu da çok ilginçti. Ruh alıp satmalar, şeytanla iş birliği, Kasa adındaki gece kulübü ve burada her gece farklı bir 7 ölümcül günah teması işlenmesi, görkemli bir otel, cennet ve cehennem. Yazarın böyle bir konu işlemesi güzel olmuş fakat konuyu çok uzatmıştı bence. İşin içine heyecan girene kadar 250 sayfa geçti. İlk başlarda aksiyon yoktu sıradan olaylar yaşanıyordu giriş kısmı gereksiz uzundu
. İlk yarıda sıkılmalar yaşadım fakat kitabın ikinci yarısı  heyecanlıydı. Yazım hataları çoktu. Fakat sonu hiç beklediğim gibi bitmedi çok şaşırdım sırf sonu yüzünden 2. kitabı merak ediyorum ve çıktığında büyük ihtimalle alıp okurum. Değişik konuda kitap okumak isteyenler alabilir.



Puanım:

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Susan Ee - Meleğin Düşüşü Kitap Yorumu



Kitap Adı: Meleğin Düşüşü
Yazar: Susan Ee
Orijinal Adı: Angelfall
Seri Bilgisi: Angelfall #1
Sayfa Sayısı:316
Basım Yılı:2015


Arka Kapak:
Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi. Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile. Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var. Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı.



           Meleğin Düşüşü bitti ve nasıl hissettiğimi tarif edemem yani.

 

                    Melekler, insanların yaşadığı dünyayı mahvettikten sonra insanlar dışarı çıkmaya bile korkar olmuşlar. Sokak aralarında gezen çeteler, yiyecek arayışına girmiş insanlar her yerdeler. Geceleri ise Şeytani yaratıklar hüküm sürüyor. Penryn ve ailesi yaşadıkları yeri terk edip Page Mills adındaki yere gitmek için yola çıkıyorlar. Aile dediysem de şizofren hastası iblislerle konuşan bir anne ve bacakları tutmayan küçük kız kardeş.

          Gizli saklı şekilde kimseye görünmeden giderlerken yolda meleklerin çatışmasına denk geliyorlar ve beyaz kanatlı bir meleğin siyah kanatlı melekler tarafından kanatlarının kesilmesini izliyorlar. Fakat Penryn olayı sadece izlemiyor diğer meleklerin dikkatini dağıtıp beyaz meleğe düşürdüğü kılıcını geri fırlatıyor. Siyah kanatlı melekler buna sinirleniyorlar ve giderken yanlarında Paige'i götürüyorlar. Penryn'in kız kardeşini. Penryn kardeşini bulmak için tek şansının beyaz melek olduğunu biliyor, Meleğin kan kaybından ölmek üzere olduğunu da biliyor ve onu yanına alıp yaralarını sarıyor. İkilimizin maceraları işte böyle başlıyor.
          Kitap muhteşemden de öteydi. 1 gün sürmemiştir bitmesi o kadar akıcıydı yani. Kitapta aşk yok denecek kadar azdı hatta yoktu diyebilirim ki bu benim çok hoşuma gitti. Hemen ilk kitaptan birbirlerine aşık olup işin tadını kaçıran kişiler yoktu. Romantik sayılabilecek ufacık bir sahne vardı orada da Raffe herkesi şoka soktu.

          Raffe o kadar harikaydı ki anlatamıyorum ya. İşte aradığım karakter bu dedim okurken. Penryn ise kendini yakışıklı oğlana kaptıran sonra salaklaşan, onun her dediğini yapan kızlardan değildi. Kız kardeşini bulmak için gösterdiği azim ve cesaret hayran olunasıydı. Gerektiğinde Raffe'yi bile gözünün görmediği anlar oldu.

          Şu sıralar okuduklarım arasında en sevdiğim olan Kurucunun Kızı'nı bile sollayıp geçti diyebilirim. Okumayan yoktur bence fakat varsa da olmasın yani daha ne diyim. Alınıp tekrar tekrar okunası bir kitaptı. Dex'in çıkardığı açık ara farkla en güzel seriydi. Aşk yoksa istemiyorum diyenler  eğer bir kitap aşk barındırmadan nasıl bu kadar mükemmel olur sorusunun cevabını mutlaka öğrenmeli. O da kitabın içinde gizli ^^

''Kız kardeşimi bulmama yardım edersen kanatlarını geri alabilirsin. Senin için sakladım onları.''
Kanatları süzerek ''Aman ne güzel,'' dedi kart bir sesle. ''Duvarıma asınca harika dururlar.''


 Gerilimi yatıştırmak için genzimi temizledim. Bunun üzerine güldü. Güldüğünde, tanışmak için can atacağınız türden birine benziyordu. Genç kızların düşleyip durduğu, dünyevi güzellikte bir adama.


  ''Ya girmeme izin vermezlerse?'' diye sordum dudaklarımı kıpırdatmamaya çalışarak.
'Verecekler,'' dedi arka koltuğun altında saklandığı karanlıktan.
''Ne malum?''
''Çünkü onların aradığı şey sende var.''
''Neymiş o?''
''Çünkü güzelsin.'' Gölgelerden gelen bir okşayış gibiydi sesi.





Puanım:


24 Ağustos 2015 Pazartesi

Jodi Lynn Anderson - Şeftali Kokan Bir Yaz Kitap Yorumu


Kitap Adı: Şeftali Kokan Bir Yaz
Yazar: Jodi Lynn Anderson
Orijinal Adı: Peaches
Seri Bilgisi: Peaches #1
Sayfa Sayısı:368
Basım Yılı:2015


Arka Kapak: Tam bir baş belası olan Murphy İçine kapanık, masum Birdie ve sosyetik güzel Leeda... Birbirlerinden her anlamda farklı olan Murphy, Birdie ve Leeda'nın hayatları hiç beklemedikleri bir şekilde bir yaz Darlington Şeftali Bahçesi'nde kesişir. İlk başlarda her ne kadar üçü de birbirinden uzak durmaya çalışıp birbirlerine karşı soğuk olsa da zamanla aralarında hiç kimsenin ya da hiçbir şeyin kolay kolay koparamayacağı bir bağ oluşur. Acaba bu bağ, bu üç genç kadının hayatındaki sorunları da çözmelerinde etkili olacak mı, dahası içlerindeki hissettikleri boşluğu doldurmaya bu bağın gücü yetecek midir?

Bu yaz diğer yazlardan çok farklı olacak! 
Şeftali Kokulu Bir Yaz, "arkadaşlar güzeldir" sözünün altının çizildiği, bütün farklara rağmen insanın birbirine tutunmasının değerini gösteren sıcacık ve samimi bir öykü.





          Merhabaa *-* Taaaa 2009 yılında okuduğum Yaz Arkadaşları kitabı Novella Dinamik tarafından yeniden basıldı ve ben durur muyum? Hemen sipariş verdim iyi ki de vermişim çünkü kitabın baskısı mükemmel. Sayfaların kenarları pembe yaldızlı mı deniyor artık böyle parlak parlak. İçi desen şeftali kokuyor zaten.
                    Neyse konusuna gelelim. Murphy, Birdie ve Leeda. Birbirinden tamamen farklı 3 kız. Yolları bir yerde kesişirse...

          Birdie, Darlington şeftali bahçesinin sahibinin kızı. Hayatı boyunca orada yaşamış, evden bile nadiren çıkan asosyal bir kız. Tek arkadaşı köpekleri. Murphy, çılgın
, hiçbir şeyden çekinmeyen, ağzına geleni söyleyen, kendine güveni tam olan biri. Darlington'lara ait şeftali bahçesinin etrafında olmayı çok seviyor ve bir gün çılgınlık yapıp Darlington'ların evinden nane likörü şişesi çalıyor ve yakalanıyor. İşte Murphy'nin şeftali bahçesinde çalışma cezası böyle başlıyor. Leeda mükemmeliyetçi, etrafındakiler tarafından çok sevilen, kusursuz olarak görülen kızlardan. Hayatta her şeye sahip. Harika bir erkek arkadaş, popülerlik, zenginlik...  Fakar ailesinin zoruyla kuzeni olan Birdie'lerin yanına şeftali toplamaya gidiyor. 3 kızın yolu bu şeftali bahçesinde kesişiyor.           İki haftalık bir süre sonunda hayatları hiç umulmadık yönde gelişiyor. Ve kader kızlarımızı yaz tatilinde tekrar bir araya getiriyor.


          Yazarın bahsettiği şeftali kokusu kitaptan yayılınca daha bir canlılık katıyor sanki şeftali bahçesindeymiş gibi hissettiriyor. Çoğu olayı hatırlıyordum fakat sanki ilk defa okuyormuş gibi aynı heyecanla okudum. Kızlarla birlikte şeftali topladım, gölde yüzdüm, acılarına, sevinçlerine, dostluklarına şahit oldum. Aşklarını kendi içimde hissettim. Capcanlı ve muhteşem bir dostluk kitabıydı ve zaten kendisi yıllardır en sevdiğim kitaplar arasında yer alıyordu. Kuşkusuz herkese tavsiye ediyorum. Ne yapın edin -ki sırf cildi için bile alınır-  bu kitabı alın! Almayanı dövüyorlar -_-



Puanım:

23 Ağustos 2015 Pazar

Becca Fitzpatrick - Siyah Buz Kitap Yorumu



Kitap Adı: Siyah Buz

Yazar: Becca Fitzpatrick
Orijinal Adı: Black Ice
Sayfa Sayısı:384
Basım Yılı:2015


Arka Kapak:
Âşık olmak hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı… Beni ona bakarken yakalayınca hemen gözlerimi kaçırdım. Bakarken yakaladığına inanamıyordum. Ona karşı hissedebileceğim çekim fikrinden nefret ettim.Beni rehin almıştı. Beni isteğim dışında alıkoymuştu. Son iyilikleri bunu değiştiremezdi. Kendime onun gerçekte kim olduğunu hatırlatmalıydım.Ama gerçekte kimdi?




         Siyah Buz, aşırı derecede bağımlısı olduğum Hush, Hush serisinin yazarının aslında çok yeni olmayan yeni kitabı.

         Konusuna gelirsek Britt ve arkadaşı Korbie bahar tatilini geçirmek için Korbie'lerin Tenton Dağı'ndaki evlerine gitmek için hazırlanıyorlar. Ama başlarında Korbie'nin abisi olan Calvin'in de gelmesi, onlara göz kulak olması şartıyla. Bu durumu duyan Britt huzursuz oluyor. Çünkü geçen yıl Calvin ve Britt çıkarlarken Calvin Britt'i telefonla terk etmiş. İşte yola çıkacakları sabah Britt benzincideyken Calvin geliyor ve sohbet ediyorlar. Tabi eski sevgiliyi kıskandırma çabaları falan derken Britt benzin alan hiç tanımadığı bir çocuğu yeni sevgilim diye gösteriyor Calvin'e. Calvin de gidip çocukla tanışıyor ve çocuk hiç bozuntuya vermiyor. Britt'in sevgilisi gibi davranıyor. Neyse Calvin birkaç saat önceden yola çıkıyor. Britt ve Korbie ise arkadan giderlerken ani kar yağışı bastırıyor ve yolda mahsur kalıyorlar. İnip yardım aramaya karar veriyorlar. O karda, soğukta 1 saat yol yürüdükten sonra bir kulübe buluyorlar ve kapıyı onlara iki genç adam açıyor. Bunlardan bir tanesi sabah Britt'in benzincideyken tesadüfi bir tanışma yaşadığı yeni sevgilisi (!).

         Kızlar tam kurtulduk derken daha da çıkmaza sürüklendiklerini fark ediyorlar. Cinayet malzemeleri, cesetler, kurbanın üzerinden alınan eşyaların bulunması... Karla kaplı koskoca dağda kime güvenebilirsin ki? Peki ya katil yanı başındaysa? 


         Fantastik kitaplardan sonra gerilim tipi kitap yazmaya geçen Becca güzel iş çıkartmış. Kitap boyu gerilimden öldüm. Hele o dağın soğuklarını öyle bir anlatmış ki bu sıcakta ter dökeceğim yerde kemiklerimin üşüdüğünü hissettim.                   Britt baya güçlü bir karakterdi. Korbie ise mızmız sürekli sorun çıkartan tipik kız karakter işte. Yalnız kitapta bir şeyler, bir takım duygular eksikti sanki. Öyle aşık olunası erkek bir karakter de yoktu bence. Kitap baya güzeldi sürükleyiciydi ama beni tam tatmin edemedi. Bir Hush, Hush etmez. Yine de tavsiye ederim.

''Cehenneme kadar yolun var!''
''Özür dilerim aşkım ama oraya çoktan geldik.''

 Puanım:




22 Ağustos 2015 Cumartesi

Amy Engel - Kurucunun Kızı Kitap Yorumu



Kitap Adı: Kurucunun Kızı
Yazar: Amy Engel
Orijinal Adı: The Book Of Ivy
Seri Bilgisi: The Book Of Ivy #1
Sayfa Sayısı:272
Basım Yılı:2015

Arka Kapak:
Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer'lar ve Westfall'lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı. 

Bu yıl benim sıram gelmişti. Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan'ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim. Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım… 






          Kurucunun Kızı 2015 senesinde okudugum en hızlı kitaptı. Arada yaptığım işleri saymazsak toplam 5.5 saatte bitti. Resmen elimden bırakamadım. Ciddi anlamda bırakamadım ya dershanede bile elimde gezdiriyordum. 

          Konusuna gelirsek Nükleer Savaşlar sonrası yaşanan felaketten geriye kalan bir avuç insan var ve etrafı çitlerle çevrili ufak bir alanda yaşıyorlar. Suç işleyenlere verilen ceza ise çitin dışına sürülmek. Kimse çitin dışında ne olduğunu bilmiyor ve hayatta kalmak imkansız gibi bir şey. Westfall'lar yaşadıkları yeri kuranlar yani kurucular, Lattimer'lar ise babadan oğula yönetici koltuğuna oturanlar  yani Başkan'lar. Westfall'lar yönetimin Lattimer'lardan Westfall'lara geçmesi gerektiğini düşünüyorlar.          Burada 16 yaşına gelen gençlerden Kurucular'ın yaşadığı taraftan ve Yöneticiler'in tarafından 2 kişi testler sonucu uygun görülüp eşleştiriliyor ve evlendiriliyorlar. Yalnız gelin ve damat evlenmeden önce birbirlerini bile tanımıyorlar. Bunun amacı ise nükleer savaş sonrası nüfusu artırmak ve olabilecek en sağlam çocukları doğurmak e bu da genç yaşta evlilik gerekliliğini meydana getiriyor.           İşte Bishop ve Ivy böyle evleniyorlar.           Bishop, Başkan'ın oğlu. Ivy, Kurucu'nun kızı. Düşman taraflar evlendiriliyor. Ivy'nin ise tek bir görevi var Bishop'ı öldürmek.  

          Ya bu nasıl mükemmel bir kitaptı? Bu sene okuduğum en iyi kitap olabilir. Bishop tam anlamıyla, aşık olup daha sonrasında bir ömür birlikte geçirmek istediğim bir karakter.           Kurgu, kitabın cildi, karakterler kısacası bu kitapla ilgili her şey mükemmeldi. Şimdi ben 2. kitaba kadar nasıl bekliycem? Resmen depresyon sebebi. Kitabın sonunu okurken dershanedeydim ve kafamı duvara vurarak okudum 2 ders boyunca da anlatılanları anlamadım zaten. Deliricem -_- Eğer hala okumadıysanız -ki okumayan azdır bence- mutlaka ve mutlaka okusun bak. Çok ciddi söylüyorum. OKUMAYAN ÇOK ŞEY KAYBEDER. Bu kadar mükemmel oldugunu tahmin etmiyordum 💕 Kesinlikle 5 puandan daha fazlasını hak ediyor bence ^^
''Biraz önce. Bana Bishop dedin. Daha önce  hiç dememiştin.'' Durdu. ''Kulağa hoş geliyor.''
''Özür dilerim.''
''Özür dileme.'' Ay ışığında gülümsemesinin hatlarını gördüm. ''Sadece bir ara tekrar söyle.''

''Çünkü herkesin güvenecek birine ihtiyacı vardır.'' dedi Bishop. ''Öbür türlü hayat çok yalnız olurdu.'' 


Puanım :

14 Ağustos 2015 Cuma

KABT #5 Alexandra Bracken - Buz Kapanı Kitap Yorumu


Kitap Adı: Buz Kapanı
Yazar: Alexandra Bracken
Orijinal Adı: Never Fade
Seri Bilgisi: The Darkest Minds #2
Sayfa Sayısı:552
Basım Yılı:2015


Arka Kapak:
Kabullen, uyum sağla, harekete geç. Turuncu… lider… roo… Herkes farklı bir şekilde sesleniyor bana. Oysa bir tek ben gerçekte ne olduğumu Biliyorum: bir canavar. Ve şimdi beni bekleyen zorlu bir görev var: Virüsün kaynağını açık eden çok gizli Bir bilgiye ulaşmak… Ve bu… bir zamanlar bana nefesim kadar yakın olan birinin ellerinde… Şimdi bir tercih yapmak zorundayım. Ya kalbimi özgür bırakacak ya da Karanlık zihinleri aydınlığa Kavuşturacağım…




       
          
Merhabaa 3 aydır büyük heyecanla beklediğimiz Buz Kapanı orijinal adıyla Never Fade bitti.
          Hatırlarsanız Karanlık Zihinler'de Ruby felaket bir karar almıştı ve Çocuk Birliği'ne katılmıştı. İşte ilk bölüm Ruby ve Birlik'teki takım arkadaşlarının gittiği bir operasyonu anlatıyor. 

     
                     Kitap öyle bir başlıyor ki ilk başta idrak edemedim ne oluyor rüya mı gerçek mi diye. Görev Mahkum 27'yi kurtarmak. Tabi ki Mahkum 27'nin kim oldugunu söylersem spoi olur o yüzden kendimi tutmak zorundayım ^^ Görevi tamamlayıp Çocuk Birliği'ne geri dönüyorlar ve bu sefer önlerinde çok zorlu bir operasyon var. IAAN hastalığının sebebini, virüsün kaynağını içeren bilginin olduğu flash belleği bulmak. Bu bilgi de Ruby'ye "bir zamanlar nefesi kadar yakın olan birinin elinde." 


          Bu kitapta yeni karakterlerle tanışıyoruz. Nico, Vida, Jude, Alban, Knox ve çok daha fazlası. Hepsi de mükemmel şekilde yaratılmış -yaratmak Allah'a mahsus Tövbe gmfnfn- karakterlerdi. Ama en özel karakter bence Liam'ın ağabeyi Cole'dü. Aynı seride üç karaktere aşık oldum resmen. Ayrıca tek dertleri flash belleği bulmak da değil. Ajanlardan bazıları bizim renkli (!) çocukları istemiyor ve bunları ortadan kaldırmak için yapılan planlar var. Kendilerini ve diğer çocukları da kurtarmak zorundalar.

          Clancy her zamanki gibi muhteşem etkileyici bir giriş yaptı kitaba. Aşkım ya <3
          Daha fazla detaya girmeyeceğim istemeden spoi verebilirim.
Tek diyebileceğim şey keşke bitmeseydi. Etkisinden kurtulmam çok uzun zaman alacak umarım başka kitaplar okuyabilirim -_- Ölüyorum ya ben hayatımda böyle bir distopya, böyle bir seri okumadım yani. Resmen zihnimi allak bullak etti hiç beklemediğim şeyler yaşandı. Olaylara öyle bir kapıldım ki ancak kitap bittiği zaman gerçek dünyaya dönebildim. Hatta hala dönemedim desem yeridir. Kendimi bir turuncu gibi hissediyorum artık. Her sayfası heyecan doluydu. Fakat bu sefer sonu Karanlık Zihinler'in sonu kadar insanı paramparça eden cinsten değildi. Yine de yeni kitabı beklerken meraktan ölebilirim. Böyle bir seri okunmazsa yazık olur. 3. kitap için nasıl bekleyeceğim ben. Bu seriyi okuyun okutun. Karanlık zihinlerin dünyasıyla herkes tanışmalı. 



Alnına düşen bukleleri düzeltmek için uzandığım sırada bana dönerek dudaklarını araladı. ''Sen... çok güzelsin. Adın... ne?''


''Güçlükle yutkunduğunu görsem de gözleri hala kapalıydı. Kelimeler kifayetsizdi şimdi. Elimi göğsüne yaslarken parmaklarımız birbirine kenetlendi ve öyle de kaldı. Şarkı bitene dağları şehirleri aşana dek. Sonsuza kadar.''

NOT: AYRICA İZLEMEK İSTERSENİZ YAPTIĞIMIZ TANITIM VİDEOSU DA BİR SONRAKİ PAYLAŞIMDA VAR :D


Puanım: